HOLA MADRİD 💃

Ve sonunda İspanya topraklarına ayak bastık. 2024 yılında 7-11 Şubat tarihlerinde Madrid ve Valensiya’ya gittik. Arkadaşlar Madrid’te her yol Sol meydanına çıkıyor öncelikle bu bilgi ile başlamak isterim 🙂 Ve Sol meydanındaki o ayıya çıkıyor. Hayatımızda olduğu gibi ayıyla karşılaşıyoruz burda da 🙂

Uçaktan indiğimiz gibi tabi ki tapas yemeğe gittik. Tapas dediğimiz şey köyde anneannemin yaptığı patates, biber kızartması. Size yemin ederim annem de biberleri böyle yapıyor. Saçma sapan yemekleri meşhur etmekte üstüne yok bu yabancıların. Bizim yemekler onlarınkine bin basar. Tapas’ın yanında Vermut içtik. Meşhur içeceğiymiş. Onu da içince şey dedim nerde benim rakım. Ben milliyetçi bi insan olabilir miyim acaba ya? Tapas’a gittiğimiz yer Bandida Tapas & Cocktail Bar Siz de gidebilirsiniz kötü değil ama anneniz falan aynı şeyi yapabilir.

Otelimiz güzeldi bak oteli herkese öneririm. Sol meydanına çok yakın. Hostal Madrid. Buradan her yere yürüyerek tüm Madrid’i gezebilirsiniz. İlk gün akşamüstü vardığımız için ve erken yatacağımızı düşündüğümüz için Flamenkoya gittik. Biletlerimizi gitmeden 50 euro’ya aldık. Daha ucuzları tabi ki vardı ama Michelin yıldızı olan bir yere aldık biz biletimizi. En entel arkadaşım canım Esra buldu mekanı. Corral de la Morería hayatımdaki en verimli 50 euro harcamamdı. Gördüğüm en güzel gösterilerden biriydi. Sanatçılar mükemmeldi. Danslar, sesler, müzisyenler harikaydı. 50 euro’nun içine istediğiniz bir içecek-alkol dahil sadece. Hemen bir video ile burayı sanata boğmak isterim.

Flamenkodan çıkınca kalamar yemek için tam bi turist olduğumuz için Bar La Campana‘ya gittik. Yediğiniz tüm kalamarları unutun. 4 euro’ya bir kalamardan alınabilecek maksimum verimi aldık. MÜ-KEM-MEL.

İkinci gün Valensiya’ya gittik. O ayrı bir yazı olarak gelecek. Valensiya’da yediğimiz paella faciasından sonra dönüşte Madrid’te Five Guys’a gittik karnımızı doyurduk çok şükür. Ertesi sabah kahvaltıya Hanso Cafe‘ye gittik. Bi kaç şubesi var bildiğim kadarıyla. Biz linkteki konuma gittik. Gayet güzeldi. Ardından şehir merkezini dolaşmaya başladık. Klasik saraylar, meydanlar her yeri gezdik. Hepsi yürünecek mesafede arkadaşlar. Hiiç toplu taşıma bileti falan almanıza gerek yok.

Madrid alışveriş yapmak için mükemmel bir şehir. Bence gerçekten ucuz. El Corte Inglés mağazaları bizim YKM gibi ama çok ucuzu. Biz saatlerimizi harcadık mağazalarda 🙂 Erkek yeğenim olduğu için ben Real Madrid forması almak zorunda kaldım 120 euro’ya ve leke olur diye giymiyor şu an. Bu konu beni biraz üzüyor.

Akşam olduğunda hemen kendimize bi şeyler içmek çok güzel bir yer bulduk ve iki akşam üst üste oraya gittik. Çok güzel mojitoları vardı. Mercado de San Ildefonso Dünya mutfağından çeşitli yemekler sunan 20 stant ve 3 kokteyl barı bulunan 3 katlı bi bar diyebiliriz. Onlar bunlara pazar diyor. Madrid Pride pozitif bi şehir bu arada. Karşı cinsinden hoşlanan insan bulmak zor diyebiliriz:)

Üçüncü günün sabahında Parque de El Retiro parkına gittik. İçinde yer alan Kristal Sarayı da görüp içinde instagramlık fotoğraflar çekilelim diye heyecanla gittik. Çünkü işimiz gücümüz show arkadaşlar. Ama bilin bakalım noldu. Saray tadilattaymış. Biz de dışından bi fotoğraf çekildik gördüğünüz üzere.

Parktan çıktıktan sonra Forum Bornova gibi bi yer olan ve yine aşırı abartılmış bi yer olan Caxia Forum‘un önündeki yeşil duvara gittik. Dünyanın en gereksiz ünlü olan yeri. Bakın aşağıda fotoğrafını koyuyorum.

Akşam yemeği için çok güzel bir İtalyan restoranına gittik. Villa Capri gerçekten müthiş bir ambiyansı vardı ve yediğimiz her şey güzeldi. Zaten bu avrupalılar İtalyanlar ve Türkler olmasa yiyecek yemekleri yok. Aç kalınca aya İtalyan restoranına ya Türk restoranına gidilir.

Madrid’te gezip gördüğüm görmek istediğim her yer linkte yer alıyor dostlarım. 🙂 Beni instagramda da takip ederseniz sevinirim. Kullanıcı adım serifenurioglu. Bu hesapta standart gezi yazıları olmayacaktır. Kendi tecrübelerimi ve yorumlarımı anı defteri olarak paylaşmaya devam edeceğim…

Bu gezide de Esra ve Fatma’ya teşekkür ederim 💕